Hak Düşürücü Süre
Kadastro çalışmasında tapulama dışı bırakılan yerler için, 10 yıllık hak düşürücü dava açma süresi aranmaz.
DAVA : Taraflar arasında Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, bu kez davacılar vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı … ve arkadaşları vekili, davacıların … İli … İlçesi … Köyünde bulunan 6905 ada 33 ve 34 parsel sayılı taşınmazların hissedarı olduklarını, bu taşınmazların devamı niteliğinde olan 11.707,29 m2 yüzölçümlü alanın orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırıldığını, ancak bu kısmın en başından bu yana orman vasfında olmadığı gibi vekil edenleri olan davacılar ve onların murisleri tarafından çok uzun yıllardır tarımsal amaçlarla kullanıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf taleplerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b.l maddesi gereğince esastan reddine hükmedilmiş ve bu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman tahdidi içinde kalan taşınmazın irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak tescili isteğine ilişkindir.
Dava konusu yerin öncesinde 766 Sayılı Tapulama Kanunu’na göre arazi kadastrosunda tescil harici olarak bırakıldığı ve parsel nosu almadığı daha sonra 1990 yılında yapılan 6831 Sayılı Orman Kanun’un 3302 Sayılı Kanun ile değişik 2/B uygulaması ile Akça Devlet Ormanı olarak tespit gördüğü dosya içinde bulunan Kadastro Müdürlüğünün ve … Orman Bölge Müdürlüğünün cevabi yazılarından anlaşıldığına göre, arazi kadastrosunda kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerle ilgili hak düşürücü süre uygulanamayacağı değerlendirilmeden hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Ancak, dava konusu taşınmazın, kesinleşen orman kadastrosuna göre … Devlet Ormanı içerisinde kaldığı kesin olarak belirlendiğine göre, Yerel Mahkemenin ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin davanın reddine ilişkin kararının sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşıldığından, gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine, kararın gerekçe kısmının yukarıda yazılı şekilde değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, 35.90 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 23.40 TL’nin temyiz edenden alınmasına, 18.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Müteahhit ile taşeronluk sözleşmesi yapan kişi, kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayanarak arsa sahiplerine karşı tapu iptal ve tescil davası açabilir.
T.C.YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2021/5386 K. 2022/4770 T. 17.10.2022
DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Dava, arsa sahipleri ve yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün sözleşme ile temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayanan tapu iptâli ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı arsa sahiplerinin murisi ile davalı … arasında … 47. Noterliği’nin 21.09.2000 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve … 57. Noterliği’nin 19.06.2006 tarihli ek kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme gereği yapılacak inşaatın yükleniciliğini davalı … A.Ş ‘nin yaptığını, müvekkilinin davalı … A.Ş. ile inşaatın elektrik işlerinin yapımı konusunda 12.01.2009 tarihli taşeron sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye göre yapılacak işin karşılığı olarak yapılan inşaatan 10 numaralı bağımsız bölümün verileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin işlerini tam olarak yapmasına rağmen dairenin tapusunun verilmediğini ileri sürerek 10 numaralı bağımsız bölümün davalı arsa sahipleri adına kayıtlı tapusunun iptal edilerek davacı şirket adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde yapılan elektrik işlerinin bedelinin tespit edilerek yasal faizi ile davalılar …’ndan ve … A.Ş.’den tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı arsa sahipleri …, …, …, …, …, …, … ve … vekili, husumet itirazı ve zamanaşımı def’inde bulunarak, davalı … A.Ş.’nin yüklenici olmadığını ve davacının … A.Ş. ile yaptığı sözleşmenin müvekkillerini bağlamadığını, yüklenici davalı …’nun sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediği için dava konusu taşınmazı teminat dairesi olarak elde tuttuklarını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Diğer davalılar … ve … A.Ş. davaya cevap vermemiş, HMK 128. maddesi gereği ileri sürülen vakıları inkar etmiş sayılmışlardır.
Mahkemece verilen ilk kararda, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre dava konusu binanın bitirildiği ve içerisinde oturulduğu, taşeron davacının yüklendiği elektrik işi edimini de yerine getirdiği, inşaatta davalı yüklenicinin eksik ve kusurlu imalatlar yapması ve arsa sahiplerine ait bağımsız bölümleri geç teslim etmiş olması nedeniyle arsa sahipleri tarafından davalı yüklenici aleyhine açılan davalar sonucu gecikme nedeniyle kira tazminatı tutarı ve eksik kusurlu imalat ile yapılmayan imalat bedelinin davacı vekilince verilen süre içerisinde davalı arsa sahiplerine ödendiği anlaşılmakla, davanın kabulüyle dava konusu 10 numaralı bağımsız bölümün davalılar arsa sahipleri adlarına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Yerel mahkemece verilen ilk karar davalı arsa sahipleri …, …, …, …, …, …, … ve … vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/4530 Esas, 2019/4172 Karar sayılı ve 10.10.2019 tarihli kararı ile temyiz eden davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile mahkemece verilen kararın doğru ise de davalı arsa sahiplerinin yargılama harç ve giderlerinden sorumlu tutulmasının doğru görülmediği gerekçesi ile yerel mahkeme kararın bozulmasına karar vermiştir.
Bozma ilamına uyan yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davacı vekilinin, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm vermesi zorunludur. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 09.05.1960 gün ve 21/9 Sayılı kararı)
Somut uyuşmazlıkta (kapatılan) Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/4530 Esas, 2019/4172 Karar sayılı ve 10.10.2019 tarihli bozma ilamı ile temyiz eden davalı arsa sahiplerinin, yargılama harç ve giderleri ile sorumlu tutulmalarının doğru olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının bozulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde verilen kararın hüküm kısmında tüm davalıların yargılama gideri ve harç sorumluluğu dışında tutulduğu, ancak davalı …’nun yüklenici, … A.Ş.’nin ise tapu kayıt maliki olduğu, ilk kararı temyiz etmediği ve arsa sahibi olmadığının anlaşılması karşısında davalılar … ve … AŞ’nin diğer davalılar ile birlikte bozma kapsamında olduğu değerlendirilerek yargılama gideri ve harçtan sorumlu tutulmamaları doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de yapılan bu hatanın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin 2. bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz itirazlarının 2.bent kapsamında açıklanan nedenlerle kabulüyle yerel mahkeme kararının hüküm fıkrasının 1,2,3. bentlerinde yer alan ‘’ Davanın KABULÜ ile, … ili … ilçesi Sancak mahallesinde bulunan 25310 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binadaki 10 numaralı bağımsız bölümün davalılar …, …, …, …, …, …, … … ve … adlarına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, İİK 28 maddesi gereği hüküm özetinin tapu müdürlüğüne gönderilmesine, davalı arsa sahiplerinin yargılama harç ve giderlerinden sorumlu olmadığına sonradan tamamlanan harcın mahsubu ile Alınması gerekli 44.401,50 TL ilam harcından peşin ve tamamlatılanla alınanın düşümü ile bakiye 33.969,38 TL’nin davacıdan tahsiline,
Yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, ‘’ ibaresinin çıkarılarak yerine,
1-) Davanın KABULÜ ile, … ili … ilçesi Sancak mahallesinde bulunan 25310 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binadaki 10 numaralı bağımsız bölümün davalılar …, …, …, …, …, …, … … ve … adlarına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, İİK 28 maddesi gereği hüküm özetinin tapu müdürlüğüne gönderilmesine,
2-) Davalılardan …, …, …, …, …, …, … … ve …’in yargılama harç ve giderlerinden sorumlu tutulmamalarına,
3-) Alınması gerekli 44.401,50 TL ilam harcından peşin ve tamamlatılanla alınanın düşümü ile bakiye 33.969,38 TL’nin davalılardan … ve … A.Ş.’den tahsiline, peşin ve tamamlatılanla alınan 10.432,12 TL’nin davalı … ve … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
4-) Davacı tarafça yapılan 25,00 TL ilk dava masrafı, 495,81 TL posta masrafı, 90,00 TL keşif araç ücreti, 177,50 TL keşif harcı ve 800,00 TL bilirkişi ücreti toplamı 1.563,31 TL mahkeme masrafının, AAÜT’ne göre takdir olunan 49.550,00TL vekalet ücreti ile birlikte davalı … ve … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
5-) Bir kısım davalılar tarafından yapılan mahkeme masraflarının üzerlerinde bırakılmasına, ‘’ yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu haliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın talep halinde temyiz edene iadesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 17.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılan tapu satışında küçük bir yerleşim yerinde üçüncü kişinin, konuyu bilmediği, iyi niyetli olduğu yönündeki iddiasına itibar edilmez.
T.C.YARGITAY1. HUKUK DAİRESİE. 2022/1003K. 2022/3972T. 18.5.2022
DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle kararın kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı … ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : I. DAVA
Davacı, 1 parsel sayılı taşınmazda bina yapılması için davalı şirket ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, ancak davalı şirket yetkilisinin aynı Noterlikçe düzenlenen satış yetkisi içerir ayrı bir vekaletnameyi hileli olarak imzalattığını ve bu vekaletnameye istinaden taşınmazı kısa aralıklarla davalılara devrettiğini, oysa kat karşılığı inşaat sözleşmesinde taşınmazın üçüncü kişilere satışının yasaklandığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar … … ve …, taşınmazı bedelini ödeyerek iyiniyetle satın aldıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Diğer davalılar, davaya savunma getirmemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kayıt maliki olmayan davalılar … Ltd. Şti, A. … ve … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, dava dışı … … … tarafından davalı … …’a yapılan temlik, davalı müteahhit şirket davacıya karşı edimini yerine getirmediğinden geçersiz ve yolsuz tescil mahiyetinde ise de, son kayıt maliki davalı … tarafından sunulan simsarlık sözleşmesi ve özellikle tanık …’ün beyanı dikkate alındığında davalı …’ün iyiniyetinin aksinin kanıtlanmadığı ve TMK’nın 1023. maddesinden yararlanacağı anlaşılmakla davalı … yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
- İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. - İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı olarak gösterilen kişiler haksız eylemi birlikte meydana getiren kişiler oldukları için birlikte davalı olarak gösterilmeleri gerektiğini, bu nedenle husumetten ret kararının hatalı olduğunu, her zaman düzenlenmesi mümkün olan ve davanın taraflarının imzaladığı adi belgeye dayalı olarak davanın kabulünün hatalı olduğunu, ifadesi hükme esas alınan tanığın satışa aracılık eden kişi olduğunu, davacı gibi başka kişileri de davalı şirket ve emlakçının ortak hareket ederek mağdur ettiğini, F. Mahallesindeki arsaları aynı şirketin aldığını, Ereğli küçük yer olduğundan bunun bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, devrin kısa aralıklarla yapıldığını, davalı … kendisinden beklenen özeni gösterse idi taşınmazdaki çevre parsellerin de aynı şirket tarafından alındığını bileceğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir. - Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi’nin 29.11.2021 tarihli ve 2021/1459 E., 2021/1566 K. sayılı kararıyla; davalı şirketin KKİS’nin 13. maddesine aykırı olarak taşınmazı sattığı, ilk el davalı …’nin vekilin eşi olduğu, ödeme iddiasının usulünce kanıtlanamadığı, çekişme konusu taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin adi nitelikte olup her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, son malikler arasındaki satışın bir gün ara ile yapıldığı, taşınmazın satıldığı yerin ilçe olması da dikkate alındığından son malik …’in taşınmazın devrinin vekilin iradesine aykırı gerçekleştiğini bilen ve bilebilecek kişi konumunda bulunduğu ve Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı, ayrıca davalılarca gerçekleştirilen eylem haksız fiil niteliğinde bulunduğundan tüm davalıların yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusu kabul edilerek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ - Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davalı … ve davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. - Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazı iyiniyetle satın aldığını, sözleşmenin tapuya şerh edilmediğini, kendisinden önceki devirler hakkında bilgi sahibi olmadığını, kendine ait taşınmazı satarak taşınmazı aldığını, sunduğu dekont, sözleşme ve tanıklarla iddiasını ispatladığını, şirketle arsa arasındaki ilgiyi bilmediğini, taşınmazın boş nitelikte olup şirket levhası bulunmadığını ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazı iyiniyetle kâr amaçlı satın aldığını, ardından satmaya karar vererek bedeli karşılığında son kayıt maliki …’e sattığını, bedelin akrabası olan … …’in hesabına yatırıldığını, sunduğu dekont, sözleşme ve tanıklarla iddiasını ispatladığını, şirketle arsa arasındaki ilgiyi bilmediğini, taşınmazın boş nitelikte olup şirket levhası bulunmadığını, taşınmazın bulunduğu Ereğli’nin 150.000 nüfuslu büyük bir yer olduğunu, bu yüzden şirket faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmadığını, davanın reddi gerektiğini, kabule göre de yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, (IV/3.) numaralı paragrafta belirtilen şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; davalılar … ve … … vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının ayrı ayrı reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 7.429,27 TL onama harcın temyiz eden davalılar … ve … …’den müştereken ve müteselsilen alınmasına 18/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Bir yanıt yazın