Bir önceki yazımızda 2007 seçimlerinde birkaç ay içinde AKP’nin yüzde 25’ten yüzde 47’ye çıkarılmasında yüzde 15’lik etkiyi veya oyunu anlattık. Oyun bundan ibaret değildi. Oyun kurucular işi sağlama almıştı. E-Muhtıra, Anayasa Mahkemesi‘nin (AYM) 367 kararı bir yere kadar. En fazla yüzde 15 oyu arttırdı. Tek başına güçlü bir iktidar isteniyordu. Merkez sağ seçmenin bir bölümünde muhafazakârlık öne çıkarken bir bölümünde de cumhuriyet değerleri öne çıktığı çok iyi biliniyordu. E-muhtıra muhafazakâr seçmenin AKP’ye kaymasına neden olabilir ancak cumhuriyet değerine sıkıca bağlı merkez sağ oyu için ise başka şeyler düşülmesi lazımdı.
2007 seçimleri hemen öncesinde Mayıs ayında, ANAP ve DYP önemli bir adım atarak Demokrat Parti ismiyle birleşme protokolünü imzaladı. YSK, Demokrat Parti’nin seçime girmesine bir engelinin bulunmadığını açıkladı. Son genel seçimde (2002) ANAP yüzde 5, DYP yüzde 9 oy almıştı. Bu iki partinin birleşmesi merkez sağın tek çatı altında toplanması demekti. Sinerji oluşabilir, yüzde 14’ün üzerinde bir oy çıkabilirdi. O dönemde ANAP’ın başında Erkan Mumcu, DYP’nin başında Mehmet Ağar vardı. Birleşme kararının ardından ortak milletvekili aday listeleri hazırlanmıştı. Ancak partiyi birleştirme kararı gibi seçim ittifakından çok daha zor bir kararı alan genel başkanlar birlikte seçime girmeyi başaramadılar. Ve o günden sonra bu iki siyasetçi görünmez oldu. Erkan Mumcu, “Mehmet Ağar’a şantaj yapıldı, o nedenle birleşme sonlandı” dedi. DYP’liler ise “Erkan Mumcu para alıp çekildi” dedi. O dönemde tam olarak ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Şantaj, para gibi kirli ilişkilerden hep bahsedildi.
Ancak netice itibariyle tam da seçim öncesi merkez sağın iki büyük partisi adeta sahipsiz kaldı. Oluşan bu negatif havayla seçime girildi. E-muhtıra ve AYM’nin 367 kararının etkisi ile AKP’ye kaymayan merkez sağ seçmeni için merkez sağda ümit olacak parti bırakılmadı. Bu yolla ANAP ve DYP seçmenin kalan yüzde 7’si AKP’ye kaydırıldı. ANAP’ın olmadığı seçimde DP yüzde 5 oy aldı. Kısa süre içinde Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu genel başkanlıkları da bıraktılar.
2002-2007 arasında Bağımsız Türkiye Partisi, çok yoğun bir teşkilat çalışması yapmış, tüm köylerde köy temsilcileri oluşturmuş, mahallelerin yüzde 70’inde mahalle başkanlıkları oluşturmuş; Prof. Dr. Haydar Baş, il il, ilçe ilçe gezip insanımıza dokunuyor, ciddi bir taban oluşturuyordu. Ancak bu taban kemikleşmeden yukarıda anlattığımız oyunlarla her şeyin tuzla buz edildiğine şahit olduk.
O dönemde ben, BTP’nin Ankara İl Teşkilat Başkanı idim. Ankara’nın 25 ilçesinde ilçe başkanlıklarını oluşturmuş, tabelasını asmış, 930 köyünde ve mahallelerin çok büyük bölümünde temsilciler oluşturmuştuk. Biz de sık sık anketler yaptırıyorduk. Ankara’daki anketleri ben takip ediyordum. E-muhtıra öncesinde Ankara’da yaptırdığımız reel anketlerde AKP yüzde 24-25’lerde çıkıyordu. BTP’nin oyu ise yüzde 2.9 çıkıyordu. E-muhtıra ve AYM’nin 367 kararı sonrası yaptırdığımız anketlerde BTP tekrar yüzde 0.5’e düşerken AKP’nin yüzde 40’ların üzerine çıktığını gördük. Yani 5 yıl boyunca tırnağınızla kazıyarak elde ettiğiniz sonucu, bazı güçlerle dirsek teması içinde ülke siyasilerin ve hatta kurumların iyi polis kötü polis oyunu ile oyun içinde oyunlarla toplumu nasıl manipüle ettiklerine şahit olduk.
Son söz:
Bu bir kısır döngüdür. Bu kısır döngüyü ancak milletin kendisi kırabilir. Her gün ekranlarda boy gösteren siyasilerden ve yöneticilerden medet ummadan, Mustafa Kemal’in “Milletin istiklalini yine milletin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır” sözünü şiar edinecek, kendisine dayatılana değil, çözüm üretmek için oy verecek. Kısır döngüyü kırmak için oy verecek. Sadece oy vermeyecek, kirli siyasete bulaşıp kirlenmemiş temiz insanlar siyasete girecek. Başkalarının senaryosunda rol almak üzere değil, kendi senaryosunu yazmak ve rol almak üzere aktif çalışacak.
Bir yanıt yazın